Tom actually hardly ever studies.
- Tom aslında neredeyse hiç çalışmıyor.
He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
There was scarcely any money left.
- Neredeyse hiç para kalmamıştı.
They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
I have hardly any money left.
- Neredeyse hiç param kalmadı.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.