تعريف leaning في الإنجليزية التركية القاموس.
- eğilim
- eğerek
- {f} eğ
Kutu bir tarafa doğru eğik.
- The box is leaning to one side.
Tom çitin üzerine eğiliyordu.
- Tom was leaning on the fence.
- {i} eğim
- temayül
- lean daya/yaslan/eğil
- {i} meyil
- {s} yatık
- {s} meyilli
- arzu
- {s} eğik
Kutu bir tarafa doğru eğik.
- The box is leaning to one side.
- mail
- eğinik
- lean
- eğilmek
Pencerelerden dışarı eğilmek yasaktır.
- It's forbidden to lean out of windows.
- lean
- yaslanmak
- lean
- cılız
- lean
- dayanmak
- leaning to one side
- yatkın
- leaning to one side
- yatık
- leaning against
- yaslanmış
- leaning forward
- öne eğilerek
- leaning on
- yaslanarak
- left-leaning
- sol eğilimli
- lean
- zayıf
Tom zayıf ve uzun boylu.
- Tom is lean and tall.
John bir kurt gibi zayıftır.
- John is as lean as a wolf.
- lean
- {i} eğilme
Lütfen hareket ederken pencereden dışarı eğilmeyin.
- Please don't lean out of the window when we're moving.
Pencerelerden dışarı eğilmek yasaktır.
- It's forbidden to lean out of windows.
- lean
- yaslamak
- lean
- {s} ince
Mary ince bir gövdeye sahip.
- Mary has a lean body.
Mary ince ve uzun boyludur.
- Mary is lean and tall.
- lean
- {f} eğilim göstermek
- lean
- {i} meyil
- lean
- yağsız (et)
- lean
- {f} meyilli olmak
- lean
- yaslı
- lean
- algın
- lean
- {i} dayanma
Onun senin dayanman için güçlü bir omuzu var.
- He has a strong shoulder for you to lean on.
- lean
- yana atmak
- lean
- nahif
- lean
- yağsızlık
- lean
- dayalı
- lean
- yavan
- lean
- kaykılmak
- lean
- eğik
Kutu bir tarafa doğru eğik.
- The box is leaning to one side.
- lean
- arık
- lean
- fakir
- lean
- sıska
- lean
- ürünsüz
- lean
- kıt
- lean
- (öne doğru) eğilmek
- lean
- (et) yağsız
- lean
- çok zayıf
- lean
- söykenmek
- lean
- yana yatmak
- lean
- {f} eğil
Bu ev bir tarafa doğru eğiliyor.
- This house is leaning to one side.
Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
- lean
- dayamak
- have a leaning to so.
- için böyle bir eğilim var
- lean
- {f} meyletmek
- lean
- zarif ,yağsız
Do you want a lean body for summer? Yaz için zarif yağsız bir vücur ister misin?.
- lean
- (Kıyma, et vs.) Yağsız
- lean
- yalınız
- right leaning
- Sağ eğilimli.- Right leaning parties will make up new government
- lean
- {s} fidan gibi
- lean
- on veya against ile dayanmak
- lean
- yana yatırmak
- lean
- meylettirmek
- lean
- temayül ettirmek
- lean
- {f} eğri durmak, yana yatmak, eğilmek
- lean
- {s} yağsız
O, sadece yağsız et yedi.
- She ate only lean meat.
O, yağsız etten başka bir şey yemedi.
- She ate nothing but lean meat.
- lean
- {s} verimsiz
- lean
- {f} on/upon -e güvenmek
- lean
- {f} on/against -e dayanmak
- lean
- temayül etmek
- lean
- lagar
- reception leaning to one side
- (Spor) yatık manşet