Bu ev ve bu topraklar benim!
- This house and this land are mine.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
George arsa satın alırken kandırıldı.
- George was tricked into buying the land.
Filler, dünyanın en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the world's largest land animals.
Karalar ve sular Dünya'nın yüzeyini oluşturur.
- Land and water make up the earth's surface.
O bütün arazisini sattı.
- He sold all his land.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
Benim atalarım bu memleketin öncüleriydi.
- My ancestors were the pioneers of this land.
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
- The travelers came from many lands.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Uçak mükemmel bir iniş yaptı.
- The plane made a perfect landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
- After all, this is the land of diabetes.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
- Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
- We will divide the large area of family land equally between our children.
Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
- Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
- Tom has had that land for more than thirty years.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
The landless flock to the cities seeking jobs.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.