The brain is just a complicated machine.
 - Beyin sadece karmaşık bir makinedir.
The factory uses many complicated machines.
 - Fabrika birçok karmaşık makineleri kullanır.
That'll complicate matters more.
 - O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.
The social problems of the day tend to be more and more complicated.
 - Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.
Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
 - Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
These are very sophisticated devices.
 - Bunlar çok karmaşık cihazlardır.
Is the Loch Ness monster real or is it just an elaborate hoax?
 - Loch Ness canavarı gerçek mi yoksa sadece karmaşık bir aldatmaca mı?
Man is a complex organism.
 - İnsan karmaşık bir organizmadır.
A computer is a complex machine.
 - Bir bilgisayar karmaşık bir makinedir.
I think it's a little more sophisticated than that.
 - Sanırım bu ondan biraz daha karmaşık.
These are very sophisticated devices.
 - Bunlar çok karmaşık cihazlardır.
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
 - Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
I can see some intricate patterns in the picture.
 - Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.
That was the complicating factor.
 - O karmaşık bir faktördü.