karşısında karşısında

listen to the pronunciation of karşısında karşısında
التركية - الإنجليزية

تعريف karşısında karşısında في التركية الإنجليزية القاموس.

karşısında
across

There's a hotel across the street. - Sokağın karşısında bir otel var.

They have made friends with their new neighbors across the street. - Onlar, caddenin karşısındaki yeni komşuları ile arkadaş oldular.

bu durum karşısında
with this
bu durum karşısında
under the circumstances
bu durum karşısında
under these circumstances
kanun karşısında
before the law
karşısında yılmamak
stand up to
karşısında kalmak
To stay in front
karşısında olmak
Side against
enflasyon karşısında para arzını azaltma
deflation
haksızlık karşısında öfkelenme
indignation
kamera veya objektif karşısında rahatsızlık duyan
camera shy
karşısında
in the face of

Tom showed his courage in the face of danger. - Tom tehlike karşısında cesaretini gösterdi.

He became brave in the face of danger. - Tehlike karşısında cesurlaştı.

karşısında
(Hukuk) vis-a-vis
karşısında
over against
karşısında
be, opposite, across; in the face of
karşısında
in front of

She spaced out in front of the TV. - Televizyonun karşısında daldı.

I slept in front of the TV. - Televizyonun karşısında uyudum.

karşısında
against

The yen is still low against the dollar. - Yen dolar karşısında hâlâ düşük.

The European currencies have weakened against the dollar. - Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.

karşısında
opposite

Whose house is opposite to yours? - Kimin evi seninkinin karşısında?

Her house is just opposite the bus stop. - Onun evi otobüs durağının tam karşısında.

karşısında
before

He recoiled before his master's anger. - O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.

karşısında durmak
stare smb. in the face
karşısında olmak
to oppose
karşısında olmak
be faced with
sokağın karşısında
It's right across the street
tamamen karşısında
dead against
tamamen karşısında
directly opposed
tamamen karşısında
dead set against
tehlike karşısında
in the face of danger
tehlike karşısında dinini inkâr eden kimse
confessor
yolun karşısında
across the street
zorluk karşısında
under difficulties
zurnacının karşısında limon yemek
to try mischievously to prevent someone from doing something