The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown.
 - Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan  kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.
We opposed his plan to build a new road.
 - Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
I have to oppose this idea.
 - Ben bu fikre karşı çıkmalıyım.
He's opposed to racial discrimination.
 - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
We opposed his plan to build a new road.
 - Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
Don't go against his wishes.
 - Onun arzularına karşı çıkma.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
 - Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
They are strongly opposing my proposal.
 - Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
 - Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.