inanılır

listen to the pronunciation of inanılır
التركية - الإنجليزية
reliable

Tom is very dependable and reliable. - Tom çok güvenilir ve inanılır.

(Hukuk) credible

Tom's story sounded credible. - Tom'un hikayesi kulağa inanılır gibi geliyordu.

Tom is credible, but Mary isn't. - Tom inanılır, fakat Mary değil.

believable

His story sounds believable. - Hikayesi kulağa inanılır geliyor.

Layla's story is believable. - Leyla'nın hikayesi inanılırdır.

trustworthy
trustworthy, reliable (person)
believable, credible
likely
authoritative
conjectured
believed to
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) absolutely incredible
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) i will be damned
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) amazing!
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) I don't fucking believe this
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) you have to see it to believe it
inanılır gibi değil
unbelievable
inan
belief

My belief is that you are right. - Senin haklı olduğun inancındayım.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

inan
trust

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

He doesn't altogether trust me. - O bana tamamen inanmaz.

inan
faith

Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in. - Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.

Tom certainly believes Mary is faithful. - Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor.

inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

They say that seeing is believing. - Onlar görmek inanmaktır diyorlar.

He has good grounds for believing that. - Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

inan
come to believe
inan
{f} believed

Not everyone believed this plan was a good one. - Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.

I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998. - 12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım.

inan
believe in

It is stupid of you to believe in him. - Ona inanman aptallıktır.

It was stupid of you to believe in him. - Ona inanmakla aptallık ettin.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

In my childhood, I believed in Santa Claus. - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
التركية - التركية

تعريف inanılır في التركية التركية القاموس.

inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme