Tekrar tekrar denedim.
- I tried again and again.
Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
- I called his office again and again, but no one answered.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
O, ona defalarca vurdu.
- She hit him again and again.
O, mektubunu defalarca okudu.
- She read his letter again and again.
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
- She complained continually that there was no money left.
Ben sürekli olarak pazara giderim.
- I continually go to the market.
Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
I like to eyeball my ingredients, mostly because I don't feel like washing my measuring cups over and over.
- Ich koche gern nach Gefühl, hauptsächlich, weil ich keine Lust darauf habe, meine Messbecher immer wieder zu spülen.
I've warned you over and over again not to do it.
- Ich habe euch immer wieder gewarnt, es nicht zu tun.