You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
Fine, thank you. And you?
- İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
- Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
In my opinion, German is the best language in the world.
- Bana göre Almanca dünyadaki en iyi dildir.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Relations with Canada remained correct and cool.
- Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
- Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
She was kind enough to give me good advice.
- Bana iyi bir tavsiye verecek kadar nazikti.
I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom speaks French fairly well, doesn't he?
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
Tom certainly looked and sounded better than he did last month when we visited him.
- Tom kesinlikle geçen ay onu ziyaret ettiğimizde göründüğünden daha iyi görünüyordu ve sesi daha iyi çıkıyordu.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Are you okay? You look really sad.
- İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
Tom did okay on the test.
- Tom sınavda iyi yaptı.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
Good evening. I'd like a glass of whole milk.
- İyi akşamlar. Bütün bir bardak süt istiyorum.
Emma Watson is a UN Women Goodwill Ambassador.
- Emma Watson, BM Kadın İyi Niyet Elçisidir.
Our future depends on the goodwill of a small elite.
- Geleceğimiz küçük bir elitin iyi niyetine bağlıdır.
Peace is preferable to war.
- Barış savaştan daha iyidir.
It would be preferable for you to surrender.
- Teslim olmanız daha iyi olurdu.
All the best wishes on this wonderful day.
- Bu harika günde bütün en iyi dileklerimle.
We wish them all the best.
- Onlara en iyisini diliyoruz.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Please give my best regards to Tom.
- Lütfen Tom'a en iyi dileklerimi iletin.
Tom is generous and good natured.
- Tom cömert ve iyi huyludur.
I'd like my steak well done.
- Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
I like my meat well done.
- Etimi iyi pişmiş severim.
It looks like it will start pouring any second now. Better take an umbrella.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.
When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city.
- 2009'da işe başladığımızda, mağazanın şehirdeki en iyilerden biri olacağına ikna edildim.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
- Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
I want to feel good about myself.
- Kendim hakkında iyi hissetmek istiyorum.
My mother is carefree, cheerful and good-natured.
- Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
You're very good-natured.
- Sen çok iyi huylusun.
The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot.
- Benim için ideal kadın, iyi huylu, akıllı ve birçok dilli olacaktır.
She is a well-mannered girl.
- O iyi huylu bir kızdır.
Why should men get all the good jobs?
- Neden erkekler tüm iyi işleri almalı.
I think we're doing a good job.
- Sanırım iyi iş çıkarıyoruz.
Let's send Tom a sympathy card.
- Tom'a bir iyi niyet kartı gönderelim.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Mr Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
She's a really nice girl.
- O gerçekten iyi bir kız.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Tom is pretty sure everything will go well.
- Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
I tasted all goods, and didn't find better than good health.
- Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
Some are good at English, and others are good at mathematics.
- Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
Oysters don't agree with me.
- İstiridye bana iyi gelmiyor.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
As a whole, the plan seems to be good.
- Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.