He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
Fill her up with regular. I'll be paying in cash.
- Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.
Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
You can leave at any time.
- Her zaman gidebilirsin.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
He was late, as always.
- O, her zamanki gibi geç kalmıştı.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
I will be glad to help you anytime.
- Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
Pay attention to your surroundings at all times.
- Her zaman çevrenize dikkat edin.