As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
She came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
Fill her up with regular. I'll be paying in cash.
- Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
You're always singing.
- Her zaman şarkı söylüyorsun.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
He is stronger than ever.
- O, her zamankinden daha güçlüdür.
You can call me any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
As always, Keiko showed us a pleasant smile.
- Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
You can always come back here anytime you want.
- İstediğin zaman buraya her zaman geri gelebilirsin.
Ask me anything anytime.
- Bana her zaman bir şey sor.
Pay attention to your surroundings at all times.
- Her zaman çevrenize dikkat edin.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.