halb

listen to the pronunciation of halb
ألمانية - التركية
yarım

İtalya bir yarımadadır. - Italien ist eine Halbinsel.

Romanesk tarzı yarımküre şeklindeki tonozlar, sütunlar, kemerli pencereler,geniş düz yüzeyler,kalın,savunmaya uygun duvarlar ve masif bloklu şekillerle karakterize edilir. - Den romanischen Baustil kennzeichnen halbkugelförmige Gewölbe, Stützpfeiler, Rundbogenfenster, große ebene Flächen, dicke, zu Verteidungszwecken geeignete Mauern und massive blockartige Formen.

halp yarım
(Gramer) (- halb) yarısı - yarısı
{halp} yarım
yarısına kadar
buçuk

Sabahları altı buçukta kalkıyorlar. - Sie stehen morgens um halb sieben auf.

Dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum. Saat altı buçukta. - Ich möchte einen Tisch für vier Personen reservieren. Um halb sieben.

halb eins
(saat) yarım, on iki buçuk
halb nackt
yarı çıplak
halb und halb
yarı yarıya
halb öffnen
aralamak
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Süt sağmak
الإنجليزية - التركية

تعريف halb في الإنجليزية التركية القاموس.

half
ara

Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı. - It took me an hour and a half to get there by car.

Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım. - Let's meet halfway between your house and mine.

demi
(önek) yarım
half
(pul/içecek/bilet/vb.) yarım
half
buçuk

Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı. - It took me an hour and a half to get there by car.

Saat altı buçukta döneceğim. - I'll return at half past six.

half
yarı

İşini yarıda bırakma. - Don't leave your work half done.

Lütfen yarım saat bekle. - Please wait half an hour.

half
{i} yarım

Lütfen yarım saat bekle. - Please wait half an hour.

Yarım düzine yumurta aldım. - I bought half a dozen eggs.

demi
önek yarım, yarı
demi
yarım
half
yarımhalf brother üvey erkek karde
half
yarı yarıya

Tom'un dans etmeye başlayacağını yarı yarıya umuyordum. - I half expected Tom to start dancing.

Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü. - The price of this book has been reduced by half.

half
kısmen

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu. - Tom was only half joking.

half
{i} yarım, yarı: Two halves make a whole. İki yarım bir bütün eder. half an apple yarım elma. Half the students have come
half
yarım buçuk yarı
half
{i} devre

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir. - This car can deactivate half of its engine's cylinders.

half
{ç} halves (hävz)
ألمانية - الإنجليزية
half
half /hf/
halfway

I'm halfway through this crime novel. - Ich bin mit diesem Krimi halb durch.

I had to meet him halfway. - Ich musste ihm auf halbem Wege entgegenkommen.

half past

I will be back at half past six. - Ich komme um halb sieben zurück.

It's almost half past eleven. - Es ist fast halb zwölf.

demi
semi

A module is said to be semisimple if it is the sum of simple submodules. - Ein Modul heißt halbeinfach, wenn er die Summe einfacher Untermoduln ist.

Mary placed the chairs in a semicircle. - Maria stellte die Stühle in einem Halbkreis auf.

hf , half
Halb
demi
halb 5
half past 4
halb bekleidet
in a state of undress
halb freistehend
semidetached
halb gekocht
parboiled
halb geschlossenes Gewölbe
half open vault
halb kochen
to parboil
halb kochend
parboiling
halb offen (Tür, Lader)
on the jar (door, drawer)
halb offen (Tür, Lader)
ajar
halb roh
half-cooked
halb roh
partially cooked
halb roh
half-raw
halb so viel
half as much
halb verrückt
half-crazed
halb
semi
halb
half
'Billard um halb zehn' (von Böll / Werktitel)
'Billiards at half-past Nine' (by Böll / work title)
(Silben halb) verschlucken
to slur (syllables)
Frisch gewagt ist halb gewonnen.
A good start is half the battle
Frisch gewagt ist halb gewonnen.
Well begun is half done
Gut gekaut ist halb verdaut.
You should chew your food properly
Gut vorbereitet ist halb getan.
A good lather is half the shave
noch halb schlafen
to be half asleep