grandam

listen to the pronunciation of grandam
الإنجليزية - التركية
yaşlı kadın
büyükanne
{i} nine
grandmother
{i} babaanne

Babaannem uçabiliyor. - My grandmother is able to fly.

Babaannem uçabiliyor. - My grandmother can fly.

grandmother
{i} anneanne

Anneannemin ölümü büyük bir şok oldu. - My grandmother's death was a big shock.

Kız kardeşim anneanneme benzer. - My sister resembles my grandmother.

grandmother
büyük anne

O, genç olduğu için, hasta büyük annesine özveriyle hizmet etti. - Young as she was, she devotedly attended on her sick grandmother.

O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı. - When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.

grandmother
{i} büyükanne

Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu. - It's been a long time since I visited my grandmother.

Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti. - Tom and his grandmother went to the bookstore.

grandmother
{i} nine

Ninem bu sabah mektubu yolladı. - My grandmother posted the letter this morning.

Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor. - That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.

الإنجليزية - الإنجليزية
old lady, elderly woman
grandmother
An old woman; specifically, a grandmother
Ankoorian term for a grandmother Gill uses it
{i} grandmother; elderly woman
A grandam
grannam
grandam

    الواصلة

    gran·dam

    النطق

    علم أصول الكلمات

    [ 'gran-"dam, -d&m ] (noun.) 13th century. From the French grand dame
المفضلات