There is nothing like cold beer on a hot day.
- Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
This smells like cheese.
- Bu, peynir gibi kokuyor.
I would like to get a camera like this.
- Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like living in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
Tom and Mary seem to be in some kind of trouble.
- Tom ve Mary'nin bir çeşit sorunları var gibi görünüyor.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
I've always known something like this might happen.
- Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
Tom doesn't look like he's having any fun.
- Tom eğleniyor gibi görünüyor.
What's the matter, Jane? You look like you aren't feeling well.
- Neyiniz var, Jane? İyi hissetmiyor gibi görünüyorsunuz.
Tokyo, as you know, is one of the financial centers of the world.
- Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir.
I'll do as you advise.
- Tavsiye ettiğiniz gibi yapacağım.
Between ourselves, he seems to be a homosexual.
- Aramızda kalsın, o bir homo gibi görünüyor.
Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.