تعريف gez في التركية الإنجليزية القاموس.
- hindsight
- plumb line
- (silah) notch
- notch in an arrow
- rope with knots at intervals for measuring ground
- (silah) backsight; (ok) notch
- backsight
- rear sight (of a gun)
- ambulate
- (Askeri) back sight
- wander
The boy was wandering about the town.
- Çocuk kasabayı geziniyordu.
When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time.
- İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.
- {f} tour
I'm looking forward to touring bookstores in the US.
- Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.
Tom gave me a tour of his house.
- Tom bana evini gezdirdi.
- {f} loafing
- {f} jaunt
- {f} touring
Tom is touring with Mary's band.
- Tom Mary'nin grubuyla geziyor.
I'm looking forward to touring bookstores in the US.
- Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.
- {f} wandering
The boy was wandering about the town.
- Çocuk kasabayı geziniyordu.
I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go.
- Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım.
- sightsee
Tom went sightseeing.
- Tom gezi turuna gitti.
He went to Hawaii to do some sightseeing.
- O, gezi turu yapmak için Hawaii'ye gitti.
- (Askeri) rear sight
- cubit
- gez göz
- (Telekom) pointing
- delikli gez
- (Askeri) peep sight
- sabit gez
- (Avcılık) single position rear sight
