It's a bit strange to me.
- O bana biraz garip geldi.
It likes strange animals, like snakes.
- O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.
She must have sensed something odd.
- Garip bir şey hissetmiş olmalı.
The man's behavior was very odd.
- Adamın davranışı çok garipti.
Tom was beginning to feel awkward.
- Tom garip hissetmeye başlamıştı.
Tom looked a little awkward.
- Tom biraz garip görünüyordu.
They looked at me funny.
- Onlar bana garip baktılar.
Don't you think that's funny?
- Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?
You're such a weirdo.
- Sen bir garip tipsin.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
- Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Sami was feeling a bit unusual.
- Sami kendini biraz garip hissediyordu.
Your freaking grandfather nearly ran me over!
- Senin garip büyükbaban neredeyse beni ezecekti!
The olm is my favourite animal, due to its grotesque appearance.
- Olm garip görünümü nedeniyle benim en sevdiğim hayvan.
You seem weirder than usual.
- Her zamankinden daha garip görünüyorsun.
That's a really weird shade of red for a car.
- Bu bir araba için gerçekten kırmızının garip bir tonu.
What's the strangest thing you've ever eaten?
- Bugüne kadar yediğin en garip şey ne?
What is the strangest thing you've ever eaten?
- Şu ana kadar yediğin en garip şey nedir?
There are strange rumors afloat.
- Gemide garip söylentiler var.