I am surprised that she refused such a good offer.
- Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
At last a good idea struck me.
- Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
We had a lovely meal.
- Biz güzel bir yemek yedik.
Today was a pleasant day.
- Bugün güzel bir gündü.
I had a pleasant dream last night.
- Dün gece güzel bir rüya gördüm.
What a beautiful rainbow!
- Ne güzel bir gökkuşağı!
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
Trang is as pretty as Dorenda.
- Trang Dorenda kadar güzeldir.
What a nice surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
I hope it will be nice.
- Havanın güzel olacağını umuyorum.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
She is studying fine art at school.
- Okulda güzel sanatlar okuyor.
It's the smart thing to do.
- Bu yapılacak güzel bir şey.
Mary is not only beautiful, she's smart, too.
- Mary sadece güzel değil, o akıllı da.
Words cannot express the beauty of the scene.
- Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
- Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
He had handsome dark eyes with long lashes.
- Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.
She writes beautifully.
- O güzel şekilde yazar.
The trick worked beautifully.
- Hile çok güzel çalıştı.
Mariko speaks English well.
- Mariko İngilizceyi güzel konuşur.
She sang pretty well.
- O oldukça güzel söyledi.
The beautiful girl with black hair was in the park.
- Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
- Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
The fire's blazing nicely now.
- Ateş artık güzelce yanıyor.
Tom is dressed very nicely.
- Tom çok güzel giyinmiş.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
I can't help but feel like the ending of Breaking Bad was ridiculously rushed, still an amazing show but it could've been better.
- Kendimi Breaking Bad'in sonunun gülünç bir şekilde aceleye getirildiğini düşünmekten alıkoyamıyorum - yine de çok güzel bir dizi ama daha iyi olabilirdi.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci sokak güzel bir sokaktır.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
- Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
You're definitely prettier than Mary.
- Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.
Mary is a good-looking woman.
- Mary güzel bir kadın.
Mary is a very good-looking woman.
- Mary çok güzel bir kadın.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
She is beautiful, and what is more, very graceful.
- O güzel ve ayrıca çok zarif.
Life isn't fair, but it's still good.
- Yaşam adil değil ama hala güzel.
Will it be fair in Tokyo tomorrow?
- Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
I have bought an adorable doll for my granddaughter.
- Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.
I have three beautiful granddaughters.
- Üç tane güzel kız torunum var.
She is stunningly good-looking.
- O şaşırtıcı bir şekilde güzeldir.
She was stunningly beautiful.
- O şaşırtıcı bir şekilde güzeldi.
She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
- Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
She is getting prettier and prettier.
- Gittikçe güzelleşiyor.
You're prettier than her.
- Sen ondan daha güzelsin.
That lady is very good looking.
- O hanım çok güzel gözüküyor.
This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel görünüyor.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
Because you're a sweet and lovely girl.
- Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
That flower smells sweet.
- O çiçek güzel kokuyor.
It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting.
- Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.