Çayına süt koydu ve onu karıştırdı.
- He put milk into his tea and stirred it.
Bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.
- She stirred her coffee with a spoon.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
- The officer aroused courage in his soldiers.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.