einzelteile

listen to the pronunciation of einzelteile
ألمانية - التركية
öğeleri
الإنجليزية - التركية

تعريف einzelteile في الإنجليزية التركية القاموس.

parts
{i} bölge

Bu çiçek Hokkaido'nun farklı bölgelerinde bulunur. - This flower is found in different parts of Hokkaido.

Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur. - French is spoken in France and in some parts of Italy.

items
(Bilgisayar) öğe

Bu listedeki öğelerden birini seçin. - Pick one of the items on this list.

Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir. - Strong winds can blow away unsecured items.

parts
(Askeri) PARÇALAR: Bir malzeme kaleminin başlıca unsurları, aksamı veya tali komple parçaları. Parçalar; yıpranmış, hasara uğramış, kaybolmuş veya tahrip edilmiş unsurları değiştirmek suretiyle malzemeyi sağlam bir duruma getirmek için yedekte bulundurulurlar
parts
{i} parçalar

Tek parça yapmak için tüm parçaları birleştirin. - Combine all the parts to make one piece.

Bir bütün parçalardan oluşur. - A whole is made up of parts.

parts
{i} yetenek
units
(Nükleer Bilimler) birimler

Sözcük grupları sözdizimsel birimlerdir. - Phrases are syntactical units.

Isıtma birimleri çalışmıyor. - The heating units aren't working.

parts
{i} semt

Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır. - A gang of thieves works these parts.

items
(Bilgisayar) öğeleri

Değerli öğeleri araçta bırakmayın. - Do not leave valuable items in the vehicle.

Öğeleri büyükten küçüğe doğru sıralayın. - Sort the items from large to small.

items
(Bilgisayar) öğeler

Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir. - Strong winds can blow away unsecured items.

İstek listendeki öğelerden biri satlıktır. - One of the items on your wish list is on sale.

parts
(Bilgisayar) parça

Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor. - Tom is making spare parts in a car factory.

Tom pastayı üç eşit parçaya böldü. - Tom divided the pie into three equal parts.

units
birler
units
donanım
units
(Matematik) birler basamağı
units
basamağı
items
parçalar

Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır. - These fragile items must be insured against all risks.

Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur. - These items are rather hard to obtain.

units
üniteler
items
(Nükleer Bilimler) malzeme kalemleri