Rahatsız edilmeden bir gün geçirebilecek miyim?
- Werde ich einmal einen Tag ungestört verbringen können?
Bir kere hiç gibidir, iki kere onlarcasıdır.
- Einmal ist wie nichts, zweimal wie zehn.
Bir kere daha uyuyacağız ve sonra Paskalya. İyi geceler ve tatlı rüyalar.
- Noch einmal schlafen und dann ist Ostern. Gute Nacht und süße Träume.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- Als sie Studentin war, ging sie nur einmal in die Disko.
Bir kez başladım mı, hiçbir şey beni durduramaz.
- Wenn ich einmal angefangen habe, kann mich nichts mehr aufhalten.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
At one time, there was a bridge here.
- Hier war einmal eine Brücke.
How many books can I take out at one time?
- Wie viele Bücher kann ich auf einmal mitnehmen?
I'd like to meet Tom sometime.
- Ich möchte Tom irgendwann einmal kennenlernen.
We will visit you sometime.
- Wir werden euch irgendwann einmal besuchen.