تعريف disappearing في الإنجليزية التركية القاموس.
- gözden kayboluş
- unutulan
- gözden kaybolan
- yok olan
- disappear
- yok olmak
- disappear
- gözden kaybolmak
Tom gözden kaybolmak istiyor.
- Tom wants to disappear.
- disappear
- {f} ortadan kaybolmak
Ortadan kaybolmak istedim.
- I wanted to disappear.
Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
- Forced disappearance is a crime against humanity.
- disappearing carriage
- (Askeri) HUSUSİ KUNDAK: Çakılı topların bazı tiplerinde; alt kundakta geriye ve yukarıya doğru meyilli kızak yatakları üzerinde geri tepme kuvvetiyle hareket ederek topu, önünde kendisini gizleyen duvar veya set üstüne çıkaran, kendi ağırlığıyla eski yerine oturmasını sağlayan kundak. Buna "disappearing gun carriage" de denir
- disappearing gun carriage
- (Askeri) HUSUSİ TOP KUNDAĞI: Bak. "disappearing carriage"
- disappearing target
- (Askeri) GÖRÜNÜR, KAYBOLUR HEDEF: Atış yapan nişancıya kısa bir zaman görünüp sonra kaybolan hedef. Düşer-kalkar hedefler "bobbing target" ve hedef çukurundan yükseltilerek kısa bir zaman görünüp tekrar kaybolan hedefler görünür-kaybolur hedeflerdir
- disappear
- {f} kaybolmak
Tom gözden kaybolmak istiyor.
- Tom wants to disappear.
Ortadan kaybolmak zorundasın.
- You have to disappear.
- disappear
- gözden kaybol
Tren gözden kayboldu.
- The train disappeared from view.
O, bu şehirde gözden kayboldu.
- He disappeared from this town.
- disappear
- {f} ortadan kaybolmak: My pen has
- disappear
- {f} unutulup gitmek
- disappear
- kaybol
Kar yakında kaybolacak.
- The snow will soon disappear.
Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
- To my amazement, it disappeared in an instant.
- disappear
- {f} yok olmak: Too many forests have disappeared. Pek çok orman yok oldu
- disappear
- uçmak
- disappear
- zail olmak
- disappear
- ortadan kalkmak
- disappear
- görünmez olmak
- disappear
- ortalıktan kaybolmak
- disappear
- kayıplara karışmak
- disappear
- yitmek
- disappear
- aniden kaybolmak
- disappear
- yok ol
O grup insanlar neredeyse yok oldular.
- That group of people almost disappeared.
Küçük aile çiftlikleri yok oluyorlardı.
- Small family farms were disappearing.
- disappear
- ortadan kaybolma
- disappear
- yitip
- disappear
- kaybolma
Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
- The fog began to disappear around ten o'clock.
Ortadan kaybolmak zorundasın.
- You have to disappear.
- disappear
- disappearance gözden kaybolma
- disappear
- yok olma
Onlar seni bulmadan önce, yok olmalısın.
- You need to disappear before they find you.
Pasifik'teki düşük rakımlı bazı ada ülkelerinin, deniz seviyesinin küresel ısınma sonucu yükselmesiyle yok olmasından korkuluyor.
- It's feared that some low-lying Pacific Island nations will disappear as seas rise as a result of global warming.