die ganze zeit

listen to the pronunciation of die ganze zeit
ألمانية - التركية
bunca zaman
başından beri
الإنجليزية - التركية

تعريف die ganze zeit في الإنجليزية التركية القاموس.

all the time
hep

Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı. - The weather today is great, but lately it's been raining all the time.

Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor? - If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?

all along
başından beri

O, onu başından beri biliyordu. - He knew it all along.

Biz onu başından beri biliyorduk. - We knew it all along.

all the time
her zaman

The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir. - The New York Times reviews her gallery all the time.

İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil. - On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.

all along
öteden beri
all along
hemişe
all along
lap evvelden
all along
her zaman

O her zaman sendin, değil mi? - It was you all along, wasn't it?

all along
her vakit
all the time
ıf.sürece: prep.her zaman
all the time
boyuna
all along
öteden beri; hep böyle, her zaman
all along
ta başından

Ta başından beri bu Tom'un planı değil miydi? - Was this Tom's plan all along?

Bu ta başından benim planımdı. - This was my plan all along.

all along
boyunca

Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu. - Dan maintained his innocence all along the lawsuit.

Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi. - Towns sprang up all along the railroad.

all along
baştan beri

Sami baştan beri katildi. - Sami was the killer all along.

all along
en başından

Sana bunu en başından beri söylüyorum. - I've been telling you that all along.

En başından beri planın buydu, değil mi? - That was your plan all along, wasn't it?

all along
k.dili. baştan, başından beri
all the time
her zaman, daima, hep