Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
- Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
The magazine spread many important charges against the Senator.
- Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.
Tom sobered up a bit.
- Tom biraz ciddileşti.
Tom was beaten severely.
- Tom ciddi bir şekilde yenildi.
The storm severely damaged the crops.
- Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about eating all that?
- Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
I think you really mean it.
- Galiba gerçekten ciddisin.
Tom realized Mary was serious.
- Tom Mary'nin ciddi olduğunu açıkladı.
He's keeping a straight face.
- O, ciddiyetini koruyor.
Tom is trying to keep a straight face.
- Tom ciddi kalmaya çalışıyor.
There were severe shortages of food and fuel.
- Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
I have a severe pain here.
- Benim burada ciddi bir ağrım var.
He looked grave when told the bad news.
- Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
He looked grave when told the bad news.
- Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
She looked on his decision as a grave mistake.
- O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
The teacher scolded his students severely.
- Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı.
Since then, his faith has been severely shaken.
- O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.