Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
Yorgun musun, sevgilim?
- Are you tired, darling?
Sevimli ve güvenilir bir kişidir.
- She is a charming and reliable person.
Senin eksantrikliğin seni ya sevimli ya da sıkıcı yapabilir.
- Your eccentricities can make you either charming or tedious.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
O, kendini yeterince çekici olarak düşündü.
- He thought of himself as being charming enough.
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
- Our neighbour bought himself a charming horse.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
- Are you some kind of good luck charm?
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Well isn't that a darling little outfit she has on.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...
... it is preserved the atmosphere of charming rural village ...