Tom didn't want to answer the question.
- Tom soruya cevap vermek istemedi.
Tom asked a few questions that Mary didn't want to answer.
- Tom Mary'nin cevap vermek istemediği birkaç soru sordu.
I'd like to respond to that.
- Ona cevap vermek istiyorum.
Do you not want to respond?
- Cevap vermek istemiyor musun?
Sorry, I still don't know enough to reply in Esperanto.
- Üzgünüm, Esperanto cevap vermek için hâlâ yeterince bilmiyorum.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
I'll answer for this man's honesty.
- Ben bu adamın dürüstlüğü için cevap vereceğim.
Tom has a lot to answer for.
- Tom cevap vermek için çok şeye sahip.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
I'm sorry that I didn't reply sooner.
- Daha kısa sürede cevap vermediğim için üzgünüm.
Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
- Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
My prayer was answered.
- Benim duama cevap verildi.
Larry Ewing doesn't answer me.
- Larry Ewing bana cevap vermiyor.
He'll answer your letter soon.
- Yakında mektubuna cevap verecek.