boş zaman

listen to the pronunciation of boş zaman
التركية - الإنجليزية
spare time

I translate sentences on Tatoeba in my spare time. - Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.

I play the guitar in my spare time. - Boş zamanımda gitar çalarım.

spare hours
leisure time

She doesn't seem to know what to do with her leisure time. - O, boş zamanında ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.

In her leisure time, she enjoys swimming and tennis. - Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.

a) spare time b) idle time
{i} leisure

You can do it at your leisure. - Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.

The busiest people have the most leisure. - En meşgul insanlar en fazla boş zamana sahiptirler.

idle time
free time

What does Tom do in his free time? - Tom boş zamanında ne yapar?

Tom doesn't have much free time. - Tom'un çok fazla boş zamanı yok.

freetime
boş zaman dolduracak program
filler
boş zaman etkinlikleri
leisure activities
التركية - التركية
Çalışarak geçirilen saatler dışında kalan süre
(Osmanlı Dönemi) VAKT