The lines of people waiting for food were longer than before.
- Yemek için bekleyen insan sıraları eskisinden daha uzundu.
There was a limousine waiting for Tom outside the hotel.
- Otelin dışındaki Tom için bekleyen bir limuzin vardı.
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
Hold on a minute, please.
- Bir dakika bekle,lütfen.
If you hold on a moment, I will get Jane on the phone.
- Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.
We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute?
- Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?
Hang on till I get to you.
- Seni alana kadar bekle.
Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
Carlos waited a moment.
- Carlos bir müddet bekledi.
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
He kept me waiting for more than an hour.
- O beni bir saatten daha fazla bekletti.
There were five patients in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
Tom is in jail, awaiting trial.
- Tom duruşmayı beklerken hapistedir.
Tom wasn't awaiting me.
- Tom beni beklemiyordu.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
We always look forward to Tom's annual visit.
- Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.
May we look forward to receiving your order?
- Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?