Let me see if Tom is ready to go.
- Tom'un gitmek için hazır olup olmadığına bakayım.
Let me see what you wrote.
- Ne yazdığına bakayım.
Let me see. What should I make for dinner tonight?.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
You should look after the children from time to time.
- Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.
Let me see. It takes about two hours by bus.
- Bir bakayım. Otobüsle yaklaşık iki saat sürer.