he will leave a trail of destruction after him.
So you punched out a window for ventilation. Was that before or after you noticed you were standing in a lake of gasoline?.
a painting after Leonardo da Vinci.
I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
The judge called for a recess of two hours.
- Yargıç iki saat ara verdi.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
- Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Tom backed his car out of the parking space.
- Tom arabasını park yerinden çıkardı.
Leave more space between the lines.
- Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
Search and rescue operations began immediately.
- Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
The volcano erupts at regular intervals.
- Volkan düzenli aralıklarla püskürür.
There was a great gap between the views of the two.
- Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
He immediately sought a response.
- Hemen bir cevap aradı.
They all sought for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
The police promised Tom that they would look for his daughter.
- Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
Let's split up and look for Tom.
- Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
How are relations between the two of them going?
- Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
Prices range from one to five dollars.
- Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
The students range in age from 18 to 25.
- Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Tom called about half an hour ago.
- Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
It took me an hour and a half to get there by car.
- Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Our car broke down in the middle of the street.
- Arabamız caddenin ortasında bozuldu.
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
- Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
- Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
They're on good terms with their neighbors.
- Onların komşularıyla arası iyi.
I hear you're on bad terms with Owen.
- Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
Tom called me yesterday at nine in the morning.
- Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
Arriving at the airport, I called her up.
- Havaalanına vardığımda onu aradım.
I thought you'd be out searching for Tom.
- Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.
Tom spent the whole evening searching the Web for photos of famous people.
- Tom bütün akşamı ünlü kişlerin fotoğrafları için Web'i araştırmakla geçirdi.
We should sometimes pause to think.
- Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.
Let's take a short pause.
- Kısa bir ara verelim.
It is a good habit to look up new words in a dictionary.
- Yeni kelimeleri sözlükte aramak iyi bir alışkanlıktır.
You should look up that word.
- O kelimeyi sözlükte aramalısın.
Tom isn't seeking asylum.
- Tom sığınma aramıyor.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
- Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later.
- Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
In the case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u arayın.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
Tom will assist you in your search for Mary.
- Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
We're still checking into it.
- Onu hâlâ araştırıyoruz.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
- O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
- Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
Sometimes he drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.
I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.
- Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.