I got it, so no bullshit, okay?
- Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
I think I got it right.
- Sanırım onu doğru anladım.
I just found out that my dad is not my biological father.
- Babamın biyolojik babam olmadığını kesinlikle anladım.
Tom just found out that he has to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak zorunda olduğunu anladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
Tom didn't find out he was adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
I can't make out the meaning of this sentence.
- Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.
I can't make out what you're saying.
- Söylediğini anlayamıyorum.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
Can you make sense of what the writer is saying?
- Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
I was trying to make sense of what had happened.
- Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Tom got it wrong, didn't he?
- Tom onu yanlış anladı, değil mi?
OK, I think I got it.
- Tamam, sanırım anladım.
Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.
- Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.
I couldn't catch on to the joke he told us.
- Onun bize anlattığı şakayı anlayamadım.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
The professor was unable to comprehend what I meant.
- Profesör ne demek istediğimi anlayamadı.
I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anlayabileceğinden şüphe duyuyorum.
Can you figure out why the boss is so unfriendly this week?
- Patronun bu hafta niçin çok soğuk olduğunu anlayabiliyor musun?
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
I can understand your language.
- Dilinizi anlayabiliyorum.
No one understands that.
- Onu hiç kimse anlamıyor.