O çok sevecen bir baba.
- He is a very affectionate father.
Senin kedin çok sevecen değil, değil mi?
- Your cat isn't very affectionate, isn't he?
O her zaman akrabalarına karşı çok sevgi doludur.
- She is always very affectionate with her relatives.
Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
- He sent me an affectionate letter.
O çok şefkatli bir baba.
- He's a very affectionate father.
Ailesine karşı çok şefkatliydi.
- He was very affectionate with his parents.
Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.
- There is more pleasure in loving than in being loved.
Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
Ölüme yakın deneyiminden sonra Tom daha sevgi dolu ve daha ön yargısız bir insan olmuştu.
- After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
Tom'un seven ebeveynleri vardı.
- Tom had loving parents.
Ailesine karşı çok şefkatliydi.
- He was very affectionate with his parents.
O çok şefkatli bir baba.
- He's a very affectionate father.
Rose sevgi dolu ve şefkatli bir bayan.
- Rose is a loving and caring lady.
Böylesine şefkatli bir aileye sahip olduğun için şanslısın.
- You are fortunate to have such loving parents.
Plutarch saith fitly of those who affectionate themselves to Monkies and little Dogges, that.