Onun için mümkün olabilir fakat ben testi asla geçemezdim.
 - For him it may be possible, but I'd never pass the test.
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
 - If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
 - It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
Onun yalan söylüyor olması mümkündür.
 - It is possible that he is telling a lie.
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
 - Is it possible to travel at such a high speed?
Herkesi memnun etmek olanaklı değildir.
 - It's not possible to please everyone.
Tom muhtemelen Mary'ye bunu mümkün olan en kısa sürede yapması gerektiğini söyleyecektir.
 - Tom is probably going to tell Mary that she should do that as soon as possible.
Bugün Tom'un, toplantıya katılmayacağı muhtemeldir.
 - It's possible Tom won't attend the meeting today.
Bir kaza geçirmiş olması olasıdır.
 - It is possible that he has had an accident.
Bu mümkün, ama olası değildir.
 - It's possible, but not probable.
Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.
 - I see no other possible explanation.
Bunun tek bir makul açıklaması var.
 - There's only one possible explanation.
Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
 - That's possible but highly unlikely.
O imkansız.  Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
 - That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.
 - It wasn't possible for the boy to swim across the river.