Garson, sipariş vermek istiyorum.
 - Waitress, I'd like to order.
Sipariş vermek istediğinizde bana söyleyin.
 - Tell me when you'd like to order.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Onun siparişi pastırma ve yumurtadır.
 - Bacon and eggs is his order.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir  zincir denilir.
 - A totally ordered set is often called a chain.
Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.
 - Tom had all of his suits made to order.
Tom, kendi veda yemeğinde birtakım müstehcen espriler yaptı ve bazı meslektaşları bundan rencide oldu.
 - Tom told a number of off-colour jokes at his farewell dinner, and some of his colleagues were offended.
Birtakım nüfuz sahibi arkadaşlarım var.
 - I have a number of influential friends.
Onun odası her zaman düzensizdir.
 - His room is always out of order.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
 - The controls of the plane were out of order.
Birkaç arkadaş onu uğurladılar.
 - A number of friends saw him off.
Tom birkaç yıl önce öldü.
 - Tom died a number of years ago.
Odasını her zaman iyi durumda tutar.
 - She always keeps her room in good order.
Oda kusursuz durumda.
 - The room is in immaculate order.
Affedersiniz fakat ben bunu ısmarlamadım.
 - Excuse me, but I didn't order this.
Tom ne ısmarlayıp ısmarlamayacağına karar veremiyor.
 - Tom can't decide what to order.
Onu Boston'dan posta havalesi ile aldım.
 - I got it mail order from Boston.
O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.
 - I did some extra credit work in order to pass that class.
Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.
 - Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
 - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
 - He has written a number of exciting detective stories.
Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.
 - Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.
Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.
 - The councilor tabled a number of controversial motions.
I spoke with a number of them about it.
A number of people have commented on it.