Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu.
- Tom was holding a small box of stuff.
Tom küçük bir kutu tutarak mutfağa doğru yürüdü.
- Tom walked into the kitchen holding a small box.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu.
- He was holding a large box in his arms.
Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
- My brother is holding a camera in his hand.
Dün kollarında bir tavşan tutan bir adam gördüm.
- I saw a man holding a rabbit in his arms yesterday.
Çiçekleri tutan o kadın kimdir?
- Who is that woman holding the flowers?
Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü.
- Sami dropped everything he was holding.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
... What's holding us back is how we power our lives. ...
... been cheating over the years. One by holding down the value of their currency. Number two, ...