Taking moderate exercise will do you good.
- Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.
Taking moderate exercise will keep you healthy.
- Ilımlı egzersiz yapmak sizi sağlıklı tutacaktır.
I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmak zorundayım.
Full body scanners perform a virtual strip search.
- Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.
Tom had to perform 100 hours of community service.
- Tom 100 saat toplum hizmeti yapmak zorundaydı.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
- Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
To err is to be human.
- Hata yapmak insan olmaktır.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
Tom showed up late to practice yesterday.
- Tom dün pratik yapmak için geç geldi.
My father practices medicine.
- Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle.
- Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.
I want to invest a little money every month.
- Ben her ay biraz para yatırım yapmak istiyorum.
I want to invest in index funds.
- İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum
You don't have to pretend with me.
- Bana numara yapmak zorunda değilsin.
Tom isn't good at pretending.
- Tom numara yapmakta iyi değil.
They spent six months building the house.
- Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
She talked her husband into having a holiday in France.
- O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
I'd like to check in, please.
- Giriş yapmak istiyorum, lütfen.
I'm just about to check in.
- Tam giriş yapmak üzereyim.
Layla didn't like to show off.
- Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.
Tonight, I'll have to do an interview.
- Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.
I'd like to interview them.
- Onlarla röportaj yapmak isterim.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
I want to take a nice long vacation.
- Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do.
- Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.
If you want to do good work, you should use the proper tools.
- İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
I suppose I'll just have to improvise.
- Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.
Tom was forced to improvise.
- Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
She likes dancing in a disco better than skiing.
- Bir diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha fazla sever.
My parents enjoy skiing every winter.
- Ebeveynlerim her kış kayak yapmaktan hoşlanır.
He'll have to do without a gun.
- O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
We had to do without a TV set.
- Televizyon seti olmadan yapmak zorundaydık.
Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees.
- Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.
I like to have a deep conversation with a more academic person from time to time.
- Zaman zaman daha akademik biriyle detaylı bir konuşma yapmak istiyorum.
Nobody wants to invest in my country.
- Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.
Nobody wanted to invest in my country.
- Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.
I'd like to check out. Do you have my bill?
- Çıkış yapmak istiyorum. Hesabımı çıkarır mısınız?
I'd like to check out. Could you call the bellboy?
- Ben çıkış yapmak istiyorum. Belboyu çağırır mısın?
Maintaining that tie is important.
- O kravata bakım yapmak önemlidir.
I wanted to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak istedim.
I want to surprise him.
- Ona sürpriz yapmak istiyorum.
Shooting from a low angle makes your legs appear longer.
- Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.
She was just about to take a bath when the bell rang.
- Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
I want to take a bath.
- Ben bir banyo yapmak istiyorum.