-i yapmak

listen to the pronunciation of -i yapmak
التركية - الإنجليزية

تعريف -i yapmak في التركية الإنجليزية القاموس.

egzersiz yapmak
exercise

Taking moderate exercise will keep you healthy. - Ilımlı egzersiz yapmak sizi sağlıklı tutacaktır.

What's your favorite time of day to exercise? - Egzersiz yapmak için günün en sevdiğin vakti nedir?

hırsızlık yapmak
steal
yapmak
do
gösteri yapmak
demonstrate
alıntı yapmak
quote
anafor yapmak
eddy
baskın yapmak
raid
blöf yapmak
bluff
büyü yapmak
witch
görüşme yapmak
meet
hemşirelik yapmak
nurse
masaj yapmak
massage

I have to massage my knees. - Dizlerime masaj yapmak zorundayım.

savunma yapmak
plead
sürterek yara yapmak
gall
çıkıntı yapmak
stick out
prova yapmak
rehearse
yapmak
perform

Tom had to perform 100 hours of community service. - Tom 100 saat toplum hizmeti yapmak zorundaydı.

Full body scanners perform a virtual strip search. - Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.

hata yapmak
err

To err is human, but to persist in error is diabolical. - Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.

To err is to be human. - Hata yapmak insan olmaktır.

yapmak
make

Don't be afraid to make a mistake. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

yapmak
execute
yapmak
practice

It takes years of practice to play the piano well. - Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.

He used every chance to practice English. - İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.

yapmak
practise

He usually wants to practise his English on me. - O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor

I want to practise my English. - İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.

indirim yapmak
discount
ayrım yapmak
distinguish
değişiklik yapmak
alter
hata yapmak
stumble
kaçakçılık yapmak
smuggle
makyaj yapmak
make up
ilk denemeyi yapmak
baptize
yapmak
conduct

The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle. - Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.

yatırım yapmak
invest

She wants to invest in our company's infrastructure. - O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.

Nobody wanted to invest in my country. - Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.

numara yapmak
pretend

Tom isn't good at pretending. - Tom numara yapmakta iyi değil.

You don't have to pretend with me. - Bana numara yapmak zorunda değilsin.

yapmak
build

It took many years to build it. - Onu yapmak yıllarımı aldı.

But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build. - Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

kur yapmak
flirt
tatil yapmak
holiday

She talked her husband into having a holiday in France. - O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.

nispet yapmak
spite
alıntı yapmak
cite
aynını yapmak
replicate
ayrım yapmak
segregate
ağda yapmak
wax
aşı yapmak
inoculate
deney yapmak
experiment
espri yapmak
joke
giriş yapmak
check in

I'm just about to check in. - Tam giriş yapmak üzereyim.

I'd like to check in. - Ben giriş yapmak istiyorum.

gösteriş yapmak
show off

Layla didn't like to show off. - Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.

hırsızlık yapmak
rob
ikmal yapmak
replenish
imlâ hatası yapmak
misspell
kalem ile makyaj yapmak
pencil
kaçak yapmak
escape
masturbasyon yapmak
(Argo) jerk off
röportaj yapmak
interview

Tonight, I'll have to do an interview. - Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.

I'd like to interview them. - Onlarla röportaj yapmak isterim.

sahtesini yapmak
counterfeit
yapmak
put up

If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth. - Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.

çağrışım yapmak
evoke
oymacılık yapmak
carve
rezervasyon yapmak
book
tatil yapmak
vacation

I want to take a nice long vacation. - Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.

I want to take a vacation on a tropical island. - Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.

heykelini yapmak
sculpture
iş yapmak
deal

Whose turn is it to deal? - İş yapmak için kimin sırası?

The soul of commerce is upright dealing. - Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.

rol yapmak
role
çıkarma yapmak
subtract
iş yapmak
work

Tom had to do some work. - Tom biraz iş yapmak zorundaydı.

Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do. - Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.

sahtesini yapmak
forge
görev yapmak
serve
pansuman yapmak
dress
abartılı jestler yapmak
flourish
acele ile yapmak
race
atış yapmak
shoot
aynını yapmak
retaliate
ayrım yapmak
differentiate
açıklama yapmak
make a statement
açıklama yapmak
explain
açılışını yapmak
unveil
bakımını yapmak
service
baskı hatası yapmak
misprint
başlama vuruşu yapmak
kick off
bir konu hakkında genel tanıtım yapmak
(Hukuk) to introduce
buğulama yapmak
steam
bütçe yapmak
budget
darbe yapmak
(Politika, Siyaset) stage a coup
dedikodu yapmak
tittle-tattle
değişiklik yapmak
recast
değişiklik yapmak
innovate
dikiş yapmak
stitch
doğaçlama yapmak
improvise

I suppose I'll just have to improvise. - Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.

Tom was forced to improvise. - Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.

durum değerlendirmesi yapmak
take stock
düzeltme yapmak
revise
düzeltmeler yapmak
revamp
elinden geleni yapmak
(deyim) put one's back into
eskrim yapmak
fence
etki yapmak
affect
eşini yapmak
duplicate
gemi yolculuğu yapmak
navigate
geçirmez biçimde yapmak
proof
görev yapmak
function
görüşme yapmak
treat with
gösteriş yapmak
flaunt
hakkını vererek yapmak
sustain
harcama yapmak
spend
hatırasına yapmak
commemorate
ihracat yapmak
export
is yapmak
smoke
kalpazanlık yapmak
falsify
karşılıklı yapmak
reciprocate
kayak yapmak
ski

She likes dancing in a disco better than skiing. - Bir diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha fazla sever.

Last winter, I went to Canada to ski. - Geçen kış kayak yapmak için Kanada'ya gittim.

kaynak yapmak
weld
kaza yapmak
(Askeri) shipwreck
kaçak yapmak
leak
kopyasını yapmak
duplicate
kritiğini yapmak
criticize
kusursuz yapmak
perfect
kâğıt hamuru yapmak
pulp
makine ile yapmak
machine
naklen yayın yapmak
relay
numara yapmak
feigning
olmadan yapmak
do without

He'll have to do without a gun. - O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.

We had to do without a TV set. - Televizyon seti olmadan yapmak zorundaydık.

orospuluk yapmak
hustle
oynama yapmak
manipulate
planlar yapmak
make plans
revizyon yapmak
revise
sahtesini yapmak
to forge
sayım yapmak
tally
seks yapmak
make love
seks yapmak
(Argo) eff
seks yapmak
(Argo) get laid
servis yapmak
serve up
staj yapmak
(Eğitim) do internship
stok yapmak
stockpile
sözleşme yapmak
contract
sızıntı yapmak
escape
taklidini yapmak
imitate
televizyon yayını yapmak
(Televizyon) broadcast
tırtık yapmak
knurl
yakıt ikmali yapmak
refuel
yapmak
have

She may have gone out to do some shopping. - O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.

Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees. - Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.

yasa çıkarmak/koymak/yapmak
to make laws
yatırım yapmak
invest in

Nobody wants to invest in my country. - Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.

She wants to invest in our company's infrastructure. - O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.

yazım hatası yapmak
misspell
yeni çekim yapmak
retake
yenilik yapmak
innovate
çağrı yapmak
summon
çıkıntı yapmak
jut
çıkış yapmak
check out

What time do we have to check out? - Saat kaçta çıkış yapmak zorundayız?

I'd like to check out. Could you call the bellboy? - Ben çıkış yapmak istiyorum. Belboyu çağırır mısın?

ön ödeme yapmak
prepay
üçkâğıtçılık yapmak
play a trick
ırkçılık yapmak
segregate
şekerleme yapmak
snooze
alıştırma yapmak
train
bakım yapmak
maintain

Maintaining that tie is important. - O kravata bakım yapmak önemlidir.

deklârasyon yapmak
declare
dişli yapmak
indent
giriş yapmak
enter
heykeltraşlık yapmak
sculpt
keçe yapmak
felt
numara yapmak
(deyim) put on
rol yapmak
act
sürpriz yapmak
surprise

I want to surprise him. - Ona sürpriz yapmak istiyorum.

In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake. - Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.

uyuşturucu işi yapmak
deal
çekim yapmak
shoot

Shooting from a low angle makes your legs appear longer. - Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.

konservesini yapmak
can
(bira) yapmak
brew
-lik yapmak
practice
abone yapmak
subscribe
aktarma yapmak
change
alem yapmak
go on the razzle-dazzle
alem yapmak
rollick
alıntı yapmak
borrow
ameliyat yapmak
operate
analiz yapmak
analyze
analiz yapmak
analyse
antrenman yapmak
train
arama yapmak
make a search
arama yapmak
carry out a search
askerlik yapmak
do one's military service
bakim yapmak
service
banyo yapmak
bath

There's nothing like a good hot bath. - İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.

I want to take a bath. - Ben bir banyo yapmak istiyorum.

bayram yapmak
feast
başlangıç yapmak
prelude
bedelli askerlik yapmak
(Askeri) buyout
beraber (yapmak)
in unison
beste yapmak
compose
betimleme yapmak
depict
bilgilendirme yapmak
inform
bilgilendirme yapmak
notify
bir seçim yapmak
make a choice
biriken işleri yapmak
catch up on
box yapmak
box
böyle yapmak adettir
it is usual to do so
check up yapmak
check up
cilve yapmak
be flirtatious
cilve yapmak
behave coquettishly
cilve yapmak
flirtatious
cilve yapmak
to be flirtatious
darbe yapmak
beat
dedikodu yapmak
wag one's tongue
dedikodu yapmak
tittletattle
dedikodu yapmak
bear tales
dedikodu yapmak
talebear
dedikodu yapmak
rumour
dedikodu yapmak
carry tales
demet yapmak
bunch
demo yapmak
demo
deneme yapmak
try
deneme yapmak
try out
deneme yapmak
test
deneme yapmak
trial
deney yapmak
try
deney yapmak
experiment with
deney yapmak
test
denk yapmak
bale
derecelendirme yapmak
rank
derecelendirme yapmak
rate
derecelendirme yapmak
grade
ders yapmak
have a class
desen yapmak
design
deve yapmak
appropriate
deve yapmak
pocket
devir yapmak
cycle
devrim yapmak
revolutionise
التركية - التركية

تعريف -i yapmak في التركية التركية القاموس.

yapmak
Onarmak, tamir etmek
الإنجليزية - التركية

تعريف -i yapmak في الإنجليزية التركية القاموس.

karate yapmak
Do karete