- تعريف -e eşit في التركية الإنجليزية القاموس.
- -e eşit
- equal to 
- eşit
- equal An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0. -Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır. 
 Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. -Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. 
 
- eşit
- even They split the bill evenly. -Onlar hesabı eşit olarak bölüştüler. 
 They split the bill evenly. -Hesabı eşit olarak bölüşürler. 
 
- eşit tutmak
- equate 
- eşit
- equal; the same 
- eşit
- commensurate 
- eşit olarak
- equally Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong. -Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür. 
 We will divide the large area of family land equally between our children. -Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz. 
 
- düz eşit
- even 
- hemen hemen eşit
- close 
- eni boyuna eşit olan (kumaş)
- most of which have equal length (cloth) 
- eşit kollu terazi
- Balance scale 
- eşit paylaşım
- equal sharing 
- eşit tutmak, oranlamak
- equate, compared to 
- Dört kolu eşit haç
- Greek cross 
- biriyle eşit
- on an equality with a person 
- elektro-optik; son ofis; eşit fırsat; icra emri; sadece gözler
-  (Askeri) electro-optical; end office; equal opportunity; executive order; eyes only
- eşit
- tantamount 
- eşit
- equal, equivalent, even 
- eşit
- equivalent A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. -A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir. 
 The ages of the two children put together was equivalent to that of their father. -İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu. 
 
- eşit
- coordinate 
- eşit
- coequal 
- eşit
- on a par with 
- eşit
- equi What is principle of equidistance? -Eşit uzaklık ilkesi nedir? 
 A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. -A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir. 
 
- eşit
- iso 
- eşit
- (Matematik) equals, is equal to 
- eşit adımlarla
- pari passu 
- eşit açılı
- equiangular 
- eşit ağırlık
- counterweigh 
- eşit ağırlıklı
- equiponderant 
- eşit değer değişimi
-  (Askeri) equal value exchange
- eşit değil
- not equal to He is not equal to his father. -O, babasına eşit değil. 
 
- eşit durum
-  (Hukuk) equal footing
- eşit düzeyde
- on equal terms 
- eşit güçle karşı koymak
- counterbalance 
- eşit haklar verme
- emancipation 
- eşit kenarlı
- equilateral 
- eşit koşullarda
-  (Hukuk) on equal footing
- eşit kuvvetle karşı koymak
- equipoise 
- eşit kuvvetle karşı koymak
- countervail 
- eşit kuvvetle karşı koymak
- counterpoise 
- eşit muamele
-  (Hukuk) equality of treatment
- eşit olarak
- evenly We shared the money evenly among the three of us. -Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık. 
 They split the bill evenly. -Hesabı eşit olarak bölüşürler. 
 
- eşit olarak bölüştürmek
- even 
- eşit olarak bölüştürmek
- even out 
- eşit olarak dağıtmak
- prorate 
- eşit olmak
- size up 
- eşit olmak
- be equal 
- eşit olmak
- be tantamount to 
- eşit olmak
- to be equivalent to, to equal 
- eşit olmak
- be equivalent to 
- eşit olmak
- amount 
- eşit olmak
- equate 
- eşit olmak
- contain 
- eşit olmak
- work out at 
- eşit oy almak
- tie 
- eşit potansiyelli
- equipotential 
- eşit saymak
- to equate 
- eşit seviyede
- on the same plane as 
- eşit seviyeli yama paneli
-  (Askeri) equal level patch panel
- eşit taksitli yöntem
-  (Ticaret) straight-line depreciation
- eşit uzaklık
-  (Hukuk) equidistance
- eşit uzaklıkta
- equidistant 
- eşit yanlı sınama
- equal tails test 
- eşit yanlı test
- equal tails test 
- eşit yükseklikte
- level with 
- eşit çıkmak
- come up to 
- eşit ölçüde
- equally Mirabelles are equally delicious in a compote. -Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir. 
 Every language is equally precious and valuable to its speakers. -Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir. 
 
- eşit ücret
-  (Ticaret) equal pay
- eşit ücret
- equal renumeration 
- eşit şartlarda
- on equal terms 
- eşit şekilde bölmek
- prorate 
- eşit şey
- coordinate 
- gece ile gündüzün eşit olduğu gün
- solstice 
- iki eşit parçalı
- bifid 
- iki eşit parçaya bölmek
- dimidiate 
- iki eşit parçaya bölünmüş
- dimidiate 
- karşı eşit kuvvet
- equipoise 
- mirası eşit dağıtmak için mülklerin bölünmesi
- hotchpot 
- teknik eskort birliği; yirmi ayağa eşit birim
-  (Askeri) technical escort unit; twenty-foot equivalent unit
- ulusal ve eşit muamele
-  (Ticaret) equal and national treatment
- unit kırk fite eşit ölçü birimi (yaklaşık 12 metre)
-  (Askeri) forty-foot equivalent
- yurttaşlara eşit davranış görüşü
-  (Hukuk) national treatment doctrine