We have lots of things to do.
- Yapacak çok şeyimiz var.
Tom has lots of things to tell Mary.
- Tom'un Mary'ye söyleyecek çok şeyi var.
We expect much of him.
- Biz ondan çok şey bekliyoruz.
There is not much I can do to help, I am afraid.
- Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
His talk led me to believe that he knows a great deal.
- Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
Your support means a great deal to me.
- Desteğin benim için çok şey anlamına gelir.