anlaşılmayan

listen to the pronunciation of anlaşılmayan
Türkçe - İngilizce
incoherent
inapparent

AZKUR.

anlaşılmayan bir telaffuzla konuşmak
burr
anlaşılmayan nokta
blind spot
anlaş
(Bilgisayar) negotiate

The two countries will negotiate a settlement to the crisis. - İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.

Attempts to negotiate a peace treaty failed. - Barış anlaşması görüşme girişimleri başarısız oldu.

anlaş
cotton up to
anlaş
agree with

I happen to agree with Tom. - Tom'la tesadüfen anlaşıyorum.

I've got to agree with Tom on this one. - Bu konuda Tom'la anlaşmak zorunda kaldık.

anlaş
concur
anlaş
{f} handshake
anlaş
{f} handshaking
anlaş
{f} assent
anlaş
concurring
anlaşılmayan