Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
Kilidi kırmakta zorlanmadım.
 - I had no difficulty breaking the lock.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
 - They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
 - I've done half the work, and now I can take a break.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
 - I left home without having breakfast yesterday.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
 - He took a walk before breakfast.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Plastik kolayca kırılmaz.
 - Plastic does not break easily.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo gave but did not break.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
 - He tried to break his son's habit of smoking.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.