Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
I only have one mouth, but I have two ears.
- Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
I'll be there. However, I might be late.
- Orada olacağım. Ama geç kalabilirim.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
The regulation was abolished, but then it was reenacted.
- Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.
Tom named his boat after his girlfriend, but then she left him.
- Tom teknesine kız arkadaşının adını verdi ama sonra o onu terk etti.