Zaten Çince yazabiliyorum.
- I can already write in Chinese.
O zaten varmış olmalı.
- He should have arrived already.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
Tim'i bulamıyorum, o önceden gitti mi?
- I can't find Tim. Has he gone already?
Önceden kitabı okudun?
- You've already read the book?
Kısa eteklerin modası şimdiden bitti.
- Short skirts have already gone out of fashion.
Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
- But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
- Tom has already signed up for that class.
Tom daha önce karar verdi.
- Tom has already made up his mind.
Önceden biletinizi aldınız mı?
- Have you already bought your ticket?
Sanırım önceden bir bilet aldın.
- I suppose you've already bought a ticket.
Kahvaltı için bir sürü şey yememe rağmen, ben halen açtım.
- Even though I had eaten a lot for breakfast, I was already hungry.
Tom neden onu halen yapmadı?
- Why hasn't Tom already done that?
Are you quitting already?.
... to call for more sanctions and stand ready to exercise all options to make ...
... So are we ready to switch to the overhead? ...