Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
Kayalar Japon tarzı bahçede güzel biçimde düzenlendi.
- Rocks are beautifully arranged in the Japanese-style garden.
Parça, piyano ve orkestra için düzenlendi.
- The piece was arranged for piano and orchestra.
O kırık masayı onardı.
- He fixed the broken table.
Saatimin onarılması gerekiyor.
- My clock needs to be fixed.
Çiçekleri güzel düzenledi.
- She arranged the flowers beautifully.
Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.
- I arranged catering for tomorrow's party.