Let's not exaggerate the facts.
- Gerçekleri abartmayalım.
Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
- Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
- Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
The fisherman exaggerated the size of the fish he had caught.
- Balıkçı yakaladığı balığın büyüklüğünü abarttı.
You have a habit of exaggerating everything.
- Her şeyi abartma alışkanlığın var.
I thought Tom was exaggerating.
- Tom'un abarttığını sanıyordum.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
Let's not overstate matters here.
- Burada konuları abartmayalım.