Ben bir parça bagaj satın aldım.
- I bought a piece of baggage.
Dün bavulumu bagaj odasına koydum ama şimdi kayıp gibi görünüyor.
- I put my suitcase in the baggage room yesterday, but now it seems to be missing.
Kadını nerede gördün?
- Where did you see the woman?
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
- Iran balks at release of American woman.
Şu kadın onun karısı olmalı.
- That woman must be his wife.
Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
- He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
- Nobody is equal to this young woman in the field of music.
Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
- Do you see that woman? She's my wife.
Łazarz'nın çocukları, anneleri Felicja'nın dünyadaki en güzel bayan olduğunu düşünüyorlar.
- Children of Łazarz think their mother Felicja is the most beautiful woman in the world.
Güzel bir Estonyalı bayanla evleneceğim.
- I will marry a beautiful Estonian woman.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
Yanında çok valiz aldı.
- She took a lot of baggage with her.
Kyoko benim için valizimi taşıyacak kadar yeterince kibardı.
- Kyoko was kind enough to carry my baggage for me.
DA: You faggot, you; don't let on you don't know.
... taking advantage of a moment of weakness of the young woman empire ...
... Hindu." And then I want a woman from over here, because ...