Kilidi kırmakta zorlanmadım.
 - I had no difficulty breaking the lock.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to break Mary's heart.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
 - They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
 - I've done half the work, and now I can take a break.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
 - I went for a walk after breakfast.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
 - I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo gave but did not break.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo bent but did not break.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
 - Please be careful not to break this vase.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to break Mary's heart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Let’s take a five-minute break.