Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
 - Let's have a tea break somewhere around there.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
 - I watched television during a break in my studies.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
 - I left home without having breakfast yesterday.
Savaş çıksa ne yaparsın?
 - What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
 - Everyone has a breaking point.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo gave but did not break.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to break Mary's heart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.