a-messenger teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- angel
- {i} melek
İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.
- Angels watch from above as men fight amongst themselves.
Bebek arabasında uyuyan bebek, bir melek kadar sevimli.
- The baby sleeping in the baby carriage is as cute as an angel.
- message
- ileti
Onlardan bir ileti aldım.
- I got a message from them.
Ondan bir iletim var.
- I have a message from him.
- messenger
- ulak
- message
- mesaj
Geri döndüğünde mesajı ona ver.
- Give him the message when he comes back.
Biz mesajın doğru olduğunu düşündük.
- We thought that the message was true.
- angel
- {i} iyilik meleği
- messenger
- haber götüren kimse
- angel
- melaike
- messenger
- (Denizbilim) mesenjer
- messenger
- müstahdem
- messenger
- elçi
Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve Muhammed, Allah'ın elçisidir.
- There is no god but God, and Muhammad is the messenger of God.
Hey, beni suçlama. Ben sadece elçiyim.
- Hey, don't blame me. I'm just the messenger.
- messenger
- (Denizbilim) el incesi
- messenger pigeon
- posta güvercini
- tip for a messenger
- ayak kirası
- tip for a messenger
- ayakteri
- angel
- melek gibi insan
- express messenger
- özel ulak
- message
- haber
Bugün geçmişten bir haber aldım.
- I received a message from the past today.
Hoop, mesajı yanlış haber grubuna gönderdim.
- Oops, I posted the message to the wrong newsgroup.
- messenger
- haberci
Bir haberci mektubu Beyaz Saray'a götürdü.
- A messenger took the letter to the White House.
Merkür tanrıların habercisiydi.
- Mercury was the messenger of the gods.
- messenger RNA
- mesajcı RNA
- messenger airplane
- kurye uçağı
- d'ont shoot the messenger
- (deyim) Elçiye zeval olmaz
- instant messenger
- (Bilgisayar) Anlık mesajlaşma yazılımı
- message
- bildiri
- the messenger
- haberci
- windows live messenger
- pencere eşiği yaşamak haberci
- angel
- (isim) melek, iyilik meleği; sponsor (piyes, oyun vb.)
- angel
- {i} oyun vb
- angel
- {i} sponsor piyes
- don't kill the messenger
- elçiye zeval olmaz
- message
- {i} resmi bildiri
- message
- (Askeri) (TELECOMMUNICATIONS) MESAJ (TELEKOMÜNİKASYON): Bir telekomünikasyon sistemi ile, istenilen göndermenin belirli bir şekilde hazırlandığı açık veya kriptolaşmış dille ifade edilen kayıt edilmiş bilgi
- message
- (Askeri) MESAJ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): Herhangi bir haberleşme vasıtasıyla iletilmesi mümkün olacak bir şekilde hazırlanan ve açık veya gizli bir dille özet olarak ifade edilen herhangi bir fikir veya düşünce
- message
- peygamberin halka bildirdiği haber
- messenger
- {i} kurye
Kendim gitmek yerine bir kurye gönderdim.
- Instead of going myself, I sent a messenger.
- messenger
- (Askeri) HABERCİ: Bir haberi, bir yerden başka bir yere götüren şahıs
- messenger pigeon
- heber güvercini
- messenger team
- (Askeri) KÖPEK KIZAĞI: Kar ve buz durumu başka bir nakil şekline imkan vermediği taktirde ve süratli ulaştırma istenen hallerde, haber vesaire ulaştırmakta kullanılan hızlı köpek kızağı. Bu kızakacele sevkiyatta veya hasta ve yaralıları yada tıbbi ikmal maddelerini taşımakta kullanılır
- special messenger
- (Askeri) ÖZEL HABERCİ