İngilizce - Türkçe
a discourse given before an audience or class intended to teach something teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- lecture
- {f} ders anlatmak
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
-You don't have to lecture me.
- lecture
- konferans vermek
- lecture
- {i} ders
Ders saat 8'de başlar.
-The lecture starts at 8 o' clock.
Çok az sayıda kişi derse geldi.
-Few people came to the lecture.
- lecture
- fırça atmak
- lecture
- {f} ders ver
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
-I don't need to be lectured by you.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
-The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
- lecture
- paylama
- lecture
- azarlamak
- lecture
- ders vermek
- lecture
- (birdemde) ders
- lecture
- niversitede ders vermek
- lecture
- (isim) konferans, ders, uzun öğüt, uyarı, azar
- lecture
- okutman
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
-When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
-Specifically, I'm a university lecturer.
- lecture
- {i} (üniversitede) ders
- lecture
- {i} konferans, konuşma
- lecture
- belirli bir konu üzerine konuşma
- lecture
- tekdir etmek azarlamak
- lecture
- lecture shipokutmanlık
- lecture
- umumi ders
- lecture
- paylama/konferans
İlgili Terimler
İngilizce - İngilizce
a discourse given before an audience or class intended to teach something teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- lecture
a discourse given before an audience or class intended to teach something
Heceleme
a dis·course giv·en be·fore an au·di·ence or class in·tend·ed to teach some·thingTürkçe nasıl söylenir
ı dîskôrs gîvın bîfôr ın ôdiıns ır kläs întendıd tı tiç sʌmthîngTelaffuz
/ə ˈdəskôrs ˈgəvən bəˈfôr ən ˈôdēəns ər ˈklas ənˈtendəd tə ˈtēʧ ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ə ˈdɪskɔːrs ˈɡɪvən bɪˈfɔːr ən ˈɔːdiːəns ɜr ˈklæs ɪnˈtɛndəd tə ˈtiːʧ ˈsʌmθɪŋ/
Resimler
Geçmiş
Favoriler