öykü

listen to the pronunciation of öykü
Türkçe - İngilizce
tale
narrative

It was his narrative that bored me to death. - Beni çok sıkan onun öyküsüydü.

She gave a narrative of her strange experience. - O, tuhaf deneyiminin öyküsünü anlattı.

short story, story hikâye
(isim) Short story

She is a short story writer. - O bir kısa öykü yazarı.

Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto. - Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.

story

Tom is a good story teller. - Tom, iyi bir öykü anlatıcısı.

There was an interesting story in the letter to the boy. - Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.

recital
fable
romance
stroy
öykü anlatan şiirler
balladry
öykü kitabı
storybook
ibret alınacak öykü
parable
klinik öykü
(Tıp) clinical history
n {no'velı} e öykü, hikâye
n (e) no'velı story, story
öyküler
stories

His stories entertained us for hours. - Öyküleri saatlerce bizi eğlendirdi.

I read a book of adventure stories. - Bir macera öyküleri kitabı okudum.

dizi olarak yayınlanan öykü
serial
eğitici öykü
cautionary tale
karikatür öykü
comic
Türkçe - Türkçe
Ayrıntılarıyla anlatılan olay
Hikâye
uzun öykü
Uzun hikâye