çizecek

listen to the pronunciation of çizecek
Türkçe - İngilizce
scriber
A sharp-pointed tool, used by joiners for drawing lines on stuff; a marking awl
a sharp-pointed awl for marking wood or metal to be cut
{i} sharp awl used for outlining designs on metalwork or wood
çiz
{f} draw

Believe it or not, I can actually draw. - İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.

Picasso kept drawing pictures until he was 91 years old. - 91 yaşında kadar Picasso resim çizmeye devam etti.

çiz
cross out

Cross out the incorrect words. - Yanlış kelimeleri çiziniz.

Cross out all the wrong answers. - Tüm yanlış cevapların üstünü çiz.

çiz
{f} drawing

After dinner, we all went into the drawing room. - Akşam yemeğinden sonra, Hepimiz çizim odasına gittik.

She watched him drawing a picture. - O, onun bir resim çizişini izledi.

çiz
{f} drawn

Mary could not stop looking at the picture of Sleeping Beauty that Tom had drawn. - Mary Tom'un çizdiği Uyuyan Güzel resmine bakmaktan vazgeçemedi.

The picture of Mary that Tom had drawn took John's breath away. - Tom'un çizdiği Mary'nin resmi John'un soluğunu kesti.

çiz
{f} lined
çiz
{f} plotted
çiz
plot

I think they're plotting something. - Sanırım onlar bir şey çiziyorlar.

Türkçe - Türkçe
Ağaçları yarıp salgısını almak için kullanılan yay kesitli, sivri uçlu, tahta saplı bir aleti
Ağacı çizmeye yarayan, çember kesitli, ucu sivri ve ağaç saplı el aracı
ÇİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Şey. Nesne