çantacı

listen to the pronunciation of çantacı
Türkçe - İngilizce
slang purse snatcher; pickpocket
1.maker or seller of purses, briefcases, carry-on bags, knapsacks, etc
çanta
bag

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

I helped carry those bags. - Şu çantaları taşımaya yardım ettim.

çanta
case

The pencil case is on the table. - Kalem çantası masanın üstünde.

Put the case in the hands of the police. - Çantayı polise bırakın!

çanta
{i} briefcase

Tom left his briefcase on the subway. - Tom çantasını metroda bıraktı.

I left my briefcase on the bus. - Çantamı otobüste bıraktım.

çanta
{i} handbag

This handbag is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

Jane has five handbags. - Jane'in beş el çantası vardır.

çanta
satchel

Where is my satchel? It's on the chair. - Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.

çanta
book bag
çanta
burlap bag
çanta
haversack
çanta
handbags
çanta
bag of
çanta
(woman's) purse, handbag, or shoulder bag
çanta
briefcase, attaché case
çanta
carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
çanta
purse

This purse is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

I left my purse behind. - Çantamı geride bıraktım.

çanta
knapsack, rucksack; haversack
çanta
(plastik veya kâğıt) carrierbag
çanta
game bag
çanta
change purse
çanta
suitcase

Keep an eye on my suitcase while I get my ticket. - Ben biletimi alırken çantama dikkat et.

You haven't put anything in your suitcase yet. - Henüz çantana bir şey koymadın.

çanta
(Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
çanta
bag; case
çanta
catchall
çanta
carryall
Türkçe - Türkçe
Çanta yapan veya satan (kimse)
Çanta yapan veya satan kimse
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap: "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz."- Y. Z. Ortaç
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap